ATATÜRK'ÜN SOFRASI NASIL BİR SOFRA?
Bugüne kadar yeryüzünde sayısız sofralar kurulup dağılmıştır; Bugünden sonra da kurulup dağılacak bir hayli sofralar vardır. Biz bunların içinde, edebiyat tarihine rnal olmuş Cemşid'in sofrasıyla felsefe
tarihine geçmiş Eflatun'un sofrasını biliyoruz. Öteki sofralardan, onlarda ne yenilip içildiğinden haberimiz yok.
Ancak hepsinin üstünde bir şöhret taşıyan Gazi'nin sofrasını tanıyoruz ki ettiği geniş mana bakımından, milli ve umumi genel tarihte yer alsa değer. Gazi'nin sofrası Harbiye Mektebi'nden muvakkat (geçici) kabrine kadar, bütün mesleki ve siyasi hayatınca sayısız davetlere, sayısız mevzu ve meselelere bir imaret gibi açıktı.
Yıllarca devam eden bir sofrada elbette nefis içkiler ve müstesna yemekler bulunur; fakat biz Gazi'nin sofrasında yer almış bahtiyarların ağzından: "Dün akşam öyle bir su böreği vardı ki. .. Hele
burma tatlısı ağzımızda dağılıyordu!" gibi alelade davetlerin hatırası olan alalade sözleri işitmiş değiliz.
O sofrada, her halde, içkilerin nefasetini ve yemeklerin lezzetini mağlup eden bambaşka bir iksirin
varlığına şüphe yoktur.
Onun sofrasından ayrılanların dilinde iyi pişmiş bir yemek bakiyesi değil, gönlünde hararetli bir sohbetin devamı yaşardı; ve o sofraya koşanlar mideleriyle değil, dimağlarıyla ziyafete iştirak ederlerdi.
O sofrada kimlerle ve neler konuşulduğunu, uzaktan yakından, herkes işitmiş gibidir:
Vatan müdafaası, bu sofrada hazırlandı. Milli hakimiyet ve onun en bariz şekli olan Cumhuriyet burada esaslarını kurdu. Tek partili, otoriter ve murakabesiz (denetimsiz) bir idarenin sakatlıkları
yine bu sofranın etrafında münakaşa edildi. Tarihe ve lisana milli bir hüviyet vermek için alimlerimiz buraya davet olunmuştu. Her iki sahada fazla ileri gitmenin ilmi rahatsız ettiği anlaşılınca güneşe
ve hakikate doğru istikamet (yön) almak endişesi yine burada hatıra gelmişti. Hulasa, ihtilalden inkılaba, ziraatten sanayie ve ilimden sanata kadar, bütün davaların harp meydanı bu sofra idi . . . Bu sofrada açıkça konuşulmayan hiçbir mesele kaydedilmemiştir.
Onun sofrasında geçmiş hadise ve mevzuları, imkan nispetinde, bir araya toplayabilecek olan röportaj muharriri (yazan) , öyle ümit ediyoruz ki, en canlı bir istiklal ve inkılap tarihini vücuda (meydana) getirmiş olacaktır.
Faruk Nafiz Çamlıbel
"Tarihi Sofra". Hürriyet Gazetesi, Sene: 2. No: 551 , 1 0 Kasın ı 1 949. s. 5.
Yorumlar
Yorum Gönder